11 Aralık 2015 Cuma
Beyaza Siyah Karışmış
10 Eylül 2015 Perşembe
Bilinen Hikayenin Bilinen Hazin Sonu
Hikayenin başından sonuna kadar gidilen çizgide şahıslar değişiyor, gezilen, yapılan ve yaşanan her şey değişiklik gösteriyor ama sonuç her kalpte aynı yerde yerini alıyor. Her zaman çalan şarkılara bu sefer kulak veriyoruz oysa dün aynı şarkının ritmine ayak uydururken şimdi acaba ne diyor diye dinlemeye başlıyoruz. Çok garip o şarkı bizim için söylenmiş, daha önce neden fark edemedik acaba diye düşüncelere dalarken kalp bir kez daha sızlıyor ve ben buradayım unutulmayan acıyla sana hatırlatmak için her zaman yanında olacağım diyor. O görmese de sen onu anlatıyorsun boş sayfalara, çünkü bir başkasına anlatsan boş ver diyor. Kaçıyorsun her boş ver diyenden çünkü sen bile bile enkazın altında kalmak acı çekmek istiyorsun. Şarkıyı söyleyene acıyorsun bazen onu kendine benzetiyorsun, bu parçayı yazmak için çok şey yaşamış olmalı diyorsun. Aynı benim gibi...
Bilinen hikayenin bilinen hazin sonuna yaklaşırken arada geçen güzel ve kötü şeyleri daha detaylı düşünüyorsun en ufak detaya kadar iniyorsun. Sana güldüğü anı hatırlıyor hüzünleniyorsun. Kızdığı günleri özlüyorsun. Aradığında geç açtığın kısa kestiğin tüm telefon konuşmaları gözünün önüne geliyor keşke uyumasaydım keşke daha çok sesini duysaydım diyorsun ve gözlerinden damla damla süzülen yaşları hissediyorsun. Bir daha tutamayacak olduğun o minik ellerini, karanlıkta sana yön veren gözlerini, rüzgar tenini ürperttiğinde sana sarılıp tüm esintiye göğüs gerdiğini ve bunların bir daha olmayacağını her hatırladığında sızlıyor yüreğin...
İlaç zamanı geldi..'ZAMAN'...
5 Eylül 2015 Cumartesi
Her Şeye Rağmen Teşekkürler
Birliktelik öyle güzeldi ki anlatılmak için seçilen her kelime yetersizliğini kabullenirken yan yanayken zaman kollarındaki saatten farklı işliyordu. Şehir mutluluklarına şahitlik ediyor ve onların sevgisini kaldırmakta güçsüz kalıyordu. Bu kadar mükemmelliğin sonucunda neler olduğunu filmin sonuna doğru merak edenler çoğalmıştı. Yaşanan bu hikayede geçen her dakika biri hep fazla değer verdiğinden sonuç yavaş yavaş hüznü beraberinde getiriyordu. Belki hak etmişti bunu ama o hep hak etmediğini düşündüğünden içindeki kızgınlığı her geçen gün körüklemeye başladı.
Harama bulaşan gözün güzelliğinin hırsızı ey hırsızlığa da değen hırsızlık ediyorsun diyerek söylendi her gün. Neyi eksik neyi fazla vermişti bu kadar. Gözlerin şahit olduğu kıskanılacak hikaye belki de dillere destan olacak kadar mükemmel değildi. Güvene dayalıydı çünkü, çünkü o hep güvenmişti masumca, her hareketinde arkasındaydı hep korudu kolladı. Her şeye ihanet olurdu da buna ihanet onu baya yıpratmıştı. Aslında sitemi, yakarışı ve ya teşekkürü bunaydı. Hangisi olduğuna hala karar verememişti. Belki teşekkür etmeliydi. Tek bildiği ilk günkü kızgınlığının tazeliğini korumasıydı. Bazı aşklar aşka ihanetmiş demek ki. Zamana bırakılan acının sonucunda bir gün olur da yolları tekrar bir araya gelirse affetmeyi düşünür müydü? Affetmek mi aptal olma! Gözlerin yıldızlar gibi parlamasıyla başlayan her gece kutup yıldızı gibi birbirlerine yön veren hayatın rollerini paylaşanlar şimdi gözlerinde birbirlerine karşı ateş püskürtüyor. Klasik bir hayata geçiş yapılmıştı artık. Mutluluk parmak ucunda yürümeye benzer ve en ufak bir hata tüm sessizliği bozarmış. Sessizliği bozduğun için TEŞEKKÜRLER...
24 Temmuz 2015 Cuma
Nereye Koyuyorduk Noktayı
Bu kadar yalnızlığa gömülüyken bir el arayışına neden girmedim ya da neden bir el uzanmadı bana diye sormak isterken insanların uzattıkları elin aslında samimi olmadığını görmek daha çok içimi acıtacaktı. Gece yarısı bir bankta gece yolcusu görüp içim burkularak süzülür giderdim yanından şimdi bana bakıp yanımdan geçen bile yok. Öyle bir boğuma geldim ki sayfalar arkadaşım kelimeler dostum oldu. Göz yaşlarım bana eşlik ederken rüzgarın esintisi hala nefes aldığımı hatırlattı bana. Belki iki cümle kurma gayretini hep onlar verdi bana ben böylesine karanlığa teslim olmuşken onların sayesinde hala damarlarımda kanın dolaştığını anladım. Dostluk ne sözle ne de nefesle oluyormuş gerçek dostluk bir esintinin seni senden almasıyla, kelimelerle buluşturup sayfalarda zaman harcanmasıyla oluyormuş. İnsan uçamaz derler ama benim ruhum rüzgarla birlikte her gece uçar oldu. Her kelimenin arasına girdim her cümlede ben ayağa kalktığımı anladım. Karanlıktan aydınlığa geçişimi sağlayan rüzgar olurken ben karanlıkta kalıp yalnızlığıma seslenmek istedim. Belkide yüzleşme vakti gelmişti. Anlamsızlıkların arasında bir kelimeye anlam yükleme çabasıyla gecelerimi aydınlattım.
Bu gece ben yine esintiye bıraktım kendimi acaba nerede son durağım ya senin yanın ya da .. ya da yok işte nerede olacağıma bile karar veremezken rüzgara teslim olmak saçma teslim olduysan ona bırak yön vermeye çalışma işte. Öyle sert esti ki rüzgar ben bu gidişin son durumunu göremedim. Zaman ilerlerken aklımda tek soru vardı. Nereye koyuyorduk noktayı? Artık bir son verip yeni sayfa açmak gerektiğini galiba anlamaya başlıyorum...
4 Temmuz 2015 Cumartesi
Aşk, Rüzgârdan korktu.
Kendini çok uzak bir zamanda, kimsenin bilmediği bir mahzene kapattı.
“Burada beni Rüzgâr bulamaz” dedi ve uzun bir uykuya daldı.
Rüzgâr onu çok aradı ama bir türlü bulamadı.
Geçen zamanda insan tattığı her hissi Aşk’a yordu.
Kimi zaman sahiplenmenin, kimi zaman dostluğun, kimi zaman özlemin ve kimi zaman da merhametin adı Aşk oldu.
Her defasında durumun farkına vardı Rüzgâr ve savurdu Aşk olmayan her hissi.
Sonra İnsan hisleri gerçek adıyla yaşamaya başladı.
Sahiplendiği kişinin abisi veya ablası, dost olduğu kişinin sırdaşı, özlediği kişinin uzun zaman görmediği arkadaşı, merhamet duyduğunun da yardım ettiği kişi olduğunun farkına vardı.
Dünya Aşk’a hasret, derin bir özlem içinde çok zaman geçirdi.
Aşk uyanmadı..
Yıllar geçmesine rağmen Rüzgâr Aşk’ı aramaktan vazgeçmedi.
Çok medcezirler yaşadı İnsan.
Aşk yoksa altında bir his vardır mutlaka dedi ve Aşk ‘sız da sevgili olunabilir düsturuyla sevdiğiyle evlendi.
Çocuklar doğdu, ama kısa sürdü bu evlilikler,
Zaman geçti ve Aşk ’sız evlilikler mahkemelerde karşılıklı imzalarla mezara gömüldü, Rüzgâr yine oradaydı.
Hezeyan halinde İnsan sürüleri doldu cadde ve sokaklar.
Rüzgâr her yerde aramaya devam etti Aşk’ı.
Bulamadı.
Aşk uyanmadı.
Çok hırslandı Rüzgâr, “Aşk’ı bulmalıyım mutlaka, bulmak zorundayım” dedi ve o sinirle yemin etti “Bundan böyle Aşk olmayan hislerin yorum kargaşasına taraf olmayacağım, uyarmayacağım İnsanları”
O günden sonra dünyada Aşk olmayan çok his, Aşk olarak bilindi ve o bilgiyle de ölündü.
Dünyada gerçek Aşk’ı yaşayan tek kişi vardı,
Kim mi? Rüzgâr..
Rüzgârın öfkesi ve Aşk’ın korkusuyla yayılamadı Aşk hissi dünyaya.
Zaman geçti Aşk uyandı.
Rüzgâr Aşk’ı buldu.
Birbirlerine baktılar..
Rüzgâr “Zaman senden daha kuvvetli Aşk” dedi.
Aşk, “Bunun için uyanmadım, çünkü biliyordum bunu Rüzgâr” dedi.
Rüzgâr baktı, gülümsedi.
Aşk “Yine aynı yerdeyim Rüzgâr, başladığım yerde” dedi ve gitti.
Rüzgâr peşinden gitmedi Aşk’ın.
Aşk’la Rüzgâr o günden sonra hiç karşılaşmadılar.
Yıllar sonrasında Rüzgâr, Aşk’ı hatırladığında gözünde bir damla yaş, ellerinde titreme ve içinde derin bir acıyla gülümsedi gökyüzüne.
Aşk kendi küllerinden doğmaya alışkın, diyar diyar gezdi dünyayı ve her uğradığı yere onlarca gözyaşı bıraktı.
11 Haziran 2015 Perşembe
Hayatın kuralı 'Kaybetmek'
4 Haziran 2015 Perşembe
Morpencerem
İnternet alışverişinin çok kullanıldığı günümüzde her türlü ihtiyacınızı kapınıza kadar getirip sizlere teslimatını sağlıyor. Kolaylıkla ve hızlı bir şekilde alışveriş yapabileceğiniz, ürün yelpazesi geniş bir alışveriş sitesi olan morpencerem.com sizlerin memnuniyeti ve güler yüzüyle büyümeye devam ediyor. İçinize kadar girip sizlerle birlikte büyümeyi hedefleyen kocaman bir ailenin ferdi olarak her gecen gün daha güçlü ve emin adımlarla ilerlemektedir. Var olduğu noktadan zirveye kadar giden yolda ihtiyacı olan tek şey sizlerin varlığı olarak benimsediği ticari vizyondan çizgisini kaybetmeden gidişini sürdürmektedir.
Uygun fiyat garantisi ile açılışını gerçekleştiren hızlı satış, kargo ve teslimatıyla her gecen gün güvenilirlik kazanmaya devam ediyor. Yüzlerce markanın bulunduğu ve ürünlerinin garanti kapsamında verdiği sözün arkasında duran morpencerem.com satışa kadar değil satıştan sonrada sizlerin yanında olmaya devam etmektedir. 100.000'den fazla ürünle hali hazırda bir alışveriş sitesini evlerinize kadar girişini sağlayıp ihtiyaçlarınızın karşılanması için her türlü kolaylığı sunmuştur. günün kampanyasından, haftalık kampanyalara kadar her zaman indirim günlerinin devamlılığı olan bir alışveriş sitesidir. Morpencerem.com yüzlerce markanın buluştuğu tek adres olarak hizmetinizde varlığını sürdürmekte ve siz yeni müşterilerini beklemektedir. Şimdiden hayırlı alışverişler diliyorum. Morpencerem sizlere 'var olduğunuz sürece var olacağız' diyor.
20 Mart 2015 Cuma
Bal Böceği
17 Mart 2015 Salı
Tarihin Derinliklerine İnildikçe Sızlar Yürek
Bir Çanakkale gezisinde, gözünde tutamadığı yaş, yüreğinde acıyla tarihin kanlı topraklarında ziyaretini yapmakda olan bir genç müzeye arkadaşlarıyla birlikte giriş yapar. Bir çarık takılır gözüne içinde bir ayak ve sadece kemiği kalmış duruyor çarıkta. Nasıl bir savaş bu, Çanakkale'nin her karış toprağına dağılmış insan parçaları, diye düşünüyordu. Zaman bu sorunun eşliğinde ilerlerken yan tarafta kanlı bir üniforma görür. Yaşlı gözleri buğulanır ve o sırada yanına gezi arkadaşı gelir ve 'O zamanlarda insanlar ne pis giyiniyormuş' diyerek kalbinin olmadığını ruhunun değil sadece bedenini bu kutsal topraklara getirdiğini belli etmişti. En önemlisi günlerce uyumadan savaşan karnını bile bulabilirse kuru bir ekmekle doyuran ve bizler her gece rahat uyuyalım diye canlarını feda eden atalarımıza borcumuzu böyle mi ödüyoruz?
Yardıma muhtaç susuz kalmış bir köpeği gören Yarbay Hasan Bey köpeği kucaklayıp suyunu içiriyor ve yaralarını elleriyle temizliyor. O günden itibaren hep yanında yer alıyor köpek. Bir gün anzak cesetlerinin arasında birinin hareket ettiğini gören Yarbay yaralı sanıp yardıma koşar. Tek gayesi vardır yaralı anzak askerini revire yetiştirmek. Ona yaklaştığında anzak askerinin pusu kurduğunu geç anlar. Asker Yarbayı kamasıyla yaralar. Komutanlarının yaralandığını gören askeleri müdale edip anzak askerini öldürür. Yarbayın yardıma koşarlar ama herşey için geçtir artık. Son gücüyle Yarbay askerlerine 'Beni kaldırın' der ve ayağa kaldırdıklarında ' Zahmet buyurdun ya Rasulullah' deyip cansız bedenini bırakır toprağa. Üzerine Türk bayrağını serip kabir kazmaya başlarlar. Sadık köpeği bayrağın altına girip Hasan Beyin ayakları altında canını verir. Bunu farkeden askerler göz yaşları içinde ikisinide defnederler. Vatan sevgisinin yanında hayvanlara olan sevgiylede dikkat çekmiştir atalarımız. 3 çoçuğu olup üçününde doğumunda yanında olamayan babalar vardı cephede. Nişanlısını, gebe eşini, hasta anasını, babasını vatan uğruna hiç düşünmeden bırakıp geldiler mahşer yerine. En yakın arkadaşları kollarında şehit düştü. Bir anzak tarafından şehit edildikden sonra kafasını kesip hatıra diye memleketine götüren anzak askeri evinin çatı katında saklar askerimizin kafasını. Seneler geçer bir gün torunu çatıda oynarken görür. Alır okuluna götürür ve dedesinin zalimliğini kahramanlıkmış gibi anlatır. Bu olay medya aracılığıyla ülkemize ulaşır ve uçakla şehidimizin başı Türkiye'ye gelir. Şuanda mechul asker diye kabri olan şehidimizin sadece başı defnedilmiştir. Bir devrin battığı zafer çığlıklarının inlediği yerdir Çanakkale. 100. Yılında gözlerde yaş yüreklerde acıyla anıldı Çanakkale. Ruhları şad olsun...
7 Mart 2015 Cumartesi
Günün Anlam Ve Önemi
Bugün 8 Mart 2015. Geçmişe baktığımızda bugün olan olay mutlulukdan çok üzüntüyle kaplıyor dünyayı. O günü hatırlamak istemiyoruz yalnız bugünün önemini daha iyi anlatabilmek adına kısaca hatırlatmak istiyorum. Zamanı geriye alalım ve 8 Mart 1857 yılına seyahat edelim. ABD'nin New York kentinde 40.000 dokuma işçisi daha iyi çalışma koşulları istemiyle bir tekstil fabrikasında greve başladı. Ancak polisin işçilere saldırması ve işçilerin fabrikaya kilitlenmesi, arkasından da çıkan yangınla işçilerin fabrika önünde kurulan barikatlardan kaçamaması sonucunda 129 kadın işçi can verdi. Meydana gelen bu üzücü kaza sonucunda hayatları sona eren 129 canı unutmamak ve unutturmamak için ilk zamanlar bahar ayında kutlanan daha sonra 1921'de Moskova'da düzenlenen toplantıda 8 Mart olarak kararlaştırılan Dünya Kadınlar Günü her yıl bu tarihte kutlanarak acılarımızı tazelemektedir.
Geçmişin izleri hala ilk günkü gibi dururken birde bakıyoruz ki yaşanan o kadar olaylara rağmen ders almış değiliz. Dünya olarak kadına verdiğimiz değer ve önem ne yazık ki çok az. Yılda bir kere olsun değerini arttırmak varlıklarından haberdar olmamızı göstermek için sarf ettikleri çabayı bile göremiyoruz belki de görmek istemiyoruz. Oysa hayatları boyunca büründükleri muazzam vasıf olan annelik vasfıyla taçlanan benlikleri eşsiz bir güzellik katmaktadır. Bu vasfın hakkını bile ödeyemiyoruz. O yüzden kelimelerin bile yetersiz kaldığı bugünün önemini şöyle sonlandıralım. Kalplerimizde yer etmiş olan başta 129 can olmak üzere annelerimizin, eşlerimizin ve tüm kadınların Dünya Kadınlar Günü kutlu olsun...