17 Mart 2015 Salı

Tarihin Derinliklerine İnildikçe Sızlar Yürek

       18 Mart 1915 sadece bir tarihten ibaret değildir. Ne masal, ne de hikaye birebir yaşanmış, vatan sevgisinin iman gücünün en büyük örneğidir Çanakkale. Lazıyla, Çerkeziyle, Türküyle, Kürdüyle, Arnavutuyla omuz omuza kazanılmış bir zaferdir Çanakkale. Havada mermilerin çarpıştığı, bir topun düşmesiyle onlarca bedenin parçalandığı tek yerdir. Ayağındaki çarığı günlerce, haftalarca çıkarmayıp ayağı yara olan ve tedavi için İstanbula gönderilen askerimizin annesi haber alır. Evinden kalkar gider oğlunun bulunduğu hastaneye, oğlunu görünce dudaklarından 'Bunun için mi cepheyi terk ettin kalk cepheye geri dön' kelimeleri dökülür. Doktor müdahale eder hemen 'Anacım durumu kötü 1 ay kalması gerek' der. Bunun üzerine annesi '1 ay sonra cepheye gönder' deyip memleketine geri döner. Böyle olaylar çok kez yaşanmıştır. Bu olayları yazmaya ne sayfalar ne de kelimeler yeter. Yaralı anzak askerini sırtında cephesine kadar götüren ve teşekkür yerine sırtından kurşunla şehit edilen bilerek ve isteyerek ölüme koşan ataların torunlarıyız. Fakat bunun ne değerini ne de kıymetini biliyoruz.
      Bir Çanakkale gezisinde, gözünde tutamadığı yaş, yüreğinde acıyla tarihin kanlı topraklarında ziyaretini yapmakda olan bir genç müzeye arkadaşlarıyla birlikte giriş yapar. Bir çarık takılır gözüne içinde bir ayak ve sadece kemiği kalmış duruyor çarıkta. Nasıl bir savaş bu, Çanakkale'nin her karış toprağına dağılmış insan parçaları, diye düşünüyordu. Zaman bu sorunun eşliğinde ilerlerken yan tarafta kanlı bir üniforma görür. Yaşlı gözleri buğulanır ve o sırada yanına gezi arkadaşı gelir ve 'O zamanlarda insanlar ne pis giyiniyormuş' diyerek kalbinin olmadığını ruhunun değil sadece bedenini bu kutsal topraklara getirdiğini belli etmişti. En önemlisi günlerce uyumadan savaşan karnını bile bulabilirse kuru bir ekmekle doyuran ve bizler her gece rahat uyuyalım diye canlarını feda eden atalarımıza borcumuzu böyle mi ödüyoruz?
       Yardıma muhtaç susuz kalmış bir köpeği gören Yarbay Hasan Bey köpeği kucaklayıp suyunu içiriyor ve yaralarını elleriyle temizliyor. O günden itibaren hep yanında yer alıyor köpek. Bir gün anzak cesetlerinin arasında birinin hareket ettiğini gören Yarbay yaralı sanıp yardıma koşar. Tek gayesi vardır yaralı anzak askerini revire yetiştirmek. Ona yaklaştığında anzak askerinin pusu kurduğunu geç anlar. Asker Yarbayı kamasıyla yaralar. Komutanlarının yaralandığını gören askeleri müdale edip anzak askerini öldürür. Yarbayın yardıma koşarlar ama herşey için geçtir artık. Son gücüyle Yarbay askerlerine 'Beni kaldırın' der ve ayağa kaldırdıklarında ' Zahmet buyurdun ya Rasulullah' deyip cansız bedenini bırakır toprağa. Üzerine Türk bayrağını serip kabir kazmaya başlarlar. Sadık köpeği bayrağın altına girip Hasan Beyin ayakları altında canını verir. Bunu farkeden askerler göz yaşları içinde ikisinide defnederler. Vatan sevgisinin yanında hayvanlara olan sevgiylede dikkat çekmiştir atalarımız. 3 çoçuğu olup üçününde doğumunda yanında olamayan babalar vardı cephede. Nişanlısını, gebe eşini, hasta anasını, babasını vatan uğruna hiç düşünmeden bırakıp geldiler  mahşer yerine. En yakın arkadaşları kollarında şehit düştü. Bir anzak tarafından şehit edildikden sonra kafasını kesip hatıra diye memleketine götüren anzak askeri evinin çatı katında saklar askerimizin kafasını. Seneler geçer bir gün torunu çatıda oynarken görür. Alır okuluna götürür ve dedesinin zalimliğini kahramanlıkmış gibi anlatır. Bu olay medya aracılığıyla ülkemize ulaşır ve uçakla şehidimizin başı Türkiye'ye gelir. Şuanda mechul asker diye kabri olan şehidimizin sadece başı defnedilmiştir. Bir devrin battığı zafer çığlıklarının inlediği yerdir Çanakkale. 100. Yılında gözlerde yaş yüreklerde acıyla anıldı Çanakkale. Ruhları şad olsun...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder