Yaşanmış bir hikayenin kalıntılarıyla başlayalım. Bir enkazın altında unutulan canın son nefesini vermesi nasıl vicdan sızlatıyorsa, sayfalara dökülen bu cümlelerde öylesine vicdan sızlatıyor. Paylaşmak zor olsa da içeride bekletip yığıntıların arasında kalmak daha zor. Sayfalar dostun olmuş kelimeler arkadaşın. Göz yaşları arasında gecen gecelerin ardından düzensizlik içinde düzen kurmaya çalışmak ne kadar düzenli olabilir ki. Boşluğun içinde gün geçtikçe dibe çökerken ayağa kalmak bir el uzanmasını beklemek saçma olsa da umut tükenmiyor işte insanda. Severken zarar vermek diye bir şey varmış bunu geçte olsa öğrendik. Her anılarda yerini almayı başaran bir hikaye aslında bu. Her kalpte yer etmiş anımsandığında varlığını devam ettiren bir virüs. Durduğu yerde üremeye devam edip tüm vücudu ele geçiren bir hastalık. Tedavi zaman diyorlar her reçeteye ilaç gibi yazılan 'Zaman' akrep ile yelkovan hareket ettiği sürece aç karına alınabildiği kadar fazla alınan bir ilaç. Gündüzleri kendini kandırma çabası hiç bir şey olmamış gülücükleri, geceleri yıldızlar gibi parlayan yalnızlık ve rüzgar gibi esareti altına alan can kırıkları, kalp sızlamaları.
Hikayenin başından sonuna kadar gidilen çizgide şahıslar değişiyor, gezilen, yapılan ve yaşanan her şey değişiklik gösteriyor ama sonuç her kalpte aynı yerde yerini alıyor. Her zaman çalan şarkılara bu sefer kulak veriyoruz oysa dün aynı şarkının ritmine ayak uydururken şimdi acaba ne diyor diye dinlemeye başlıyoruz. Çok garip o şarkı bizim için söylenmiş, daha önce neden fark edemedik acaba diye düşüncelere dalarken kalp bir kez daha sızlıyor ve ben buradayım unutulmayan acıyla sana hatırlatmak için her zaman yanında olacağım diyor. O görmese de sen onu anlatıyorsun boş sayfalara, çünkü bir başkasına anlatsan boş ver diyor. Kaçıyorsun her boş ver diyenden çünkü sen bile bile enkazın altında kalmak acı çekmek istiyorsun. Şarkıyı söyleyene acıyorsun bazen onu kendine benzetiyorsun, bu parçayı yazmak için çok şey yaşamış olmalı diyorsun. Aynı benim gibi...
Bilinen hikayenin bilinen hazin sonuna yaklaşırken arada geçen güzel ve kötü şeyleri daha detaylı düşünüyorsun en ufak detaya kadar iniyorsun. Sana güldüğü anı hatırlıyor hüzünleniyorsun. Kızdığı günleri özlüyorsun. Aradığında geç açtığın kısa kestiğin tüm telefon konuşmaları gözünün önüne geliyor keşke uyumasaydım keşke daha çok sesini duysaydım diyorsun ve gözlerinden damla damla süzülen yaşları hissediyorsun. Bir daha tutamayacak olduğun o minik ellerini, karanlıkta sana yön veren gözlerini, rüzgar tenini ürperttiğinde sana sarılıp tüm esintiye göğüs gerdiğini ve bunların bir daha olmayacağını her hatırladığında sızlıyor yüreğin...
İlaç zamanı geldi..'ZAMAN'...
10 Eylül 2015 Perşembe
5 Eylül 2015 Cumartesi
Her Şeye Rağmen Teşekkürler
Belki sitem belki yakarış belki de yaşanmışlığa teşekkür. Kısa yaşam hikayesinin hüzün sonucuna odaklanmak yerine yaşanmışa teşekkür etmek gerek. Gözlerin ıslattığı hikayenin başında baş rolü iki kişi paylaşıyordu. Bu paylaşım o kadar güzeldi ki yeri geldiğinde kuru ekmeği yeri geldiğinde bal kaymağı paylaştılar. Gözlerinde büyük bir parıltı vardı. Mutluluk dudaklarına yapışmış her gülümsemelerinde onlara eşlik ediyordu. Bu rol oyunculuk değildi. Hayatın filminde gerçek bir karakter canlandırmasıydı ve onlar her dakika bu karakterlerin birlikteliğine mucize gözüyle bakıyordu. Elleri birleştiğinde zaman duruyordu onlar için ve sadece gözlerdeki ışık yön veriyordu onlara, kıskanılacak bir hayat hikayesini paylaştı onlar herkesin gözünden kıskandığı bir hikaye. Zaman böyle güle oynaya geçerken her dakikanın sevgisi ayrıydı. Geride hep anılar vardı ve her anı gözlerde sevincin kalıntılarını belirtirken mutluluk dudaklarda yerini alıyordu.
Birliktelik öyle güzeldi ki anlatılmak için seçilen her kelime yetersizliğini kabullenirken yan yanayken zaman kollarındaki saatten farklı işliyordu. Şehir mutluluklarına şahitlik ediyor ve onların sevgisini kaldırmakta güçsüz kalıyordu. Bu kadar mükemmelliğin sonucunda neler olduğunu filmin sonuna doğru merak edenler çoğalmıştı. Yaşanan bu hikayede geçen her dakika biri hep fazla değer verdiğinden sonuç yavaş yavaş hüznü beraberinde getiriyordu. Belki hak etmişti bunu ama o hep hak etmediğini düşündüğünden içindeki kızgınlığı her geçen gün körüklemeye başladı.
Harama bulaşan gözün güzelliğinin hırsızı ey hırsızlığa da değen hırsızlık ediyorsun diyerek söylendi her gün. Neyi eksik neyi fazla vermişti bu kadar. Gözlerin şahit olduğu kıskanılacak hikaye belki de dillere destan olacak kadar mükemmel değildi. Güvene dayalıydı çünkü, çünkü o hep güvenmişti masumca, her hareketinde arkasındaydı hep korudu kolladı. Her şeye ihanet olurdu da buna ihanet onu baya yıpratmıştı. Aslında sitemi, yakarışı ve ya teşekkürü bunaydı. Hangisi olduğuna hala karar verememişti. Belki teşekkür etmeliydi. Tek bildiği ilk günkü kızgınlığının tazeliğini korumasıydı. Bazı aşklar aşka ihanetmiş demek ki. Zamana bırakılan acının sonucunda bir gün olur da yolları tekrar bir araya gelirse affetmeyi düşünür müydü? Affetmek mi aptal olma! Gözlerin yıldızlar gibi parlamasıyla başlayan her gece kutup yıldızı gibi birbirlerine yön veren hayatın rollerini paylaşanlar şimdi gözlerinde birbirlerine karşı ateş püskürtüyor. Klasik bir hayata geçiş yapılmıştı artık. Mutluluk parmak ucunda yürümeye benzer ve en ufak bir hata tüm sessizliği bozarmış. Sessizliği bozduğun için TEŞEKKÜRLER...
Birliktelik öyle güzeldi ki anlatılmak için seçilen her kelime yetersizliğini kabullenirken yan yanayken zaman kollarındaki saatten farklı işliyordu. Şehir mutluluklarına şahitlik ediyor ve onların sevgisini kaldırmakta güçsüz kalıyordu. Bu kadar mükemmelliğin sonucunda neler olduğunu filmin sonuna doğru merak edenler çoğalmıştı. Yaşanan bu hikayede geçen her dakika biri hep fazla değer verdiğinden sonuç yavaş yavaş hüznü beraberinde getiriyordu. Belki hak etmişti bunu ama o hep hak etmediğini düşündüğünden içindeki kızgınlığı her geçen gün körüklemeye başladı.
Harama bulaşan gözün güzelliğinin hırsızı ey hırsızlığa da değen hırsızlık ediyorsun diyerek söylendi her gün. Neyi eksik neyi fazla vermişti bu kadar. Gözlerin şahit olduğu kıskanılacak hikaye belki de dillere destan olacak kadar mükemmel değildi. Güvene dayalıydı çünkü, çünkü o hep güvenmişti masumca, her hareketinde arkasındaydı hep korudu kolladı. Her şeye ihanet olurdu da buna ihanet onu baya yıpratmıştı. Aslında sitemi, yakarışı ve ya teşekkürü bunaydı. Hangisi olduğuna hala karar verememişti. Belki teşekkür etmeliydi. Tek bildiği ilk günkü kızgınlığının tazeliğini korumasıydı. Bazı aşklar aşka ihanetmiş demek ki. Zamana bırakılan acının sonucunda bir gün olur da yolları tekrar bir araya gelirse affetmeyi düşünür müydü? Affetmek mi aptal olma! Gözlerin yıldızlar gibi parlamasıyla başlayan her gece kutup yıldızı gibi birbirlerine yön veren hayatın rollerini paylaşanlar şimdi gözlerinde birbirlerine karşı ateş püskürtüyor. Klasik bir hayata geçiş yapılmıştı artık. Mutluluk parmak ucunda yürümeye benzer ve en ufak bir hata tüm sessizliği bozarmış. Sessizliği bozduğun için TEŞEKKÜRLER...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)